Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2026 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı.
Kural temelli uluslararası düzenin zayıfladığı, güç ve nüfuz mücadelelerinin arttığı, bölgenin ise ateş çemberine döndüğü dönemde Türkiye'nin ilkeli ve çok boyutlu diplomasisiyle yol aldığını ifade eden Güler, bu süreçte bir yandan sınırların güvenliği ve milletin huzuru için askerî caydırıcılığı artırırken, uluslararası meselelerin çözümü ile barışın tesisinde de etkin ve yapıcı bir tutum sergilediklerini belirtti.
Hudutların sürekli geliştirilen teknoloji yoğunluklu sistemlerle korunduğunu bildiren Güler, "Aldığımız bu tedbirlerin etkinliği sayesinde geçen yıla oranla yasadışı geçişlerde engellenen ve yakalanan şahıs sayılarında düşüş yaşanmıştır." diye konuştu.
Yakın çevrede yaşanan jeopolitik gerginliklerin tüm bölgeyi tehdit ettiği bir süreçte, birlik ve beraberliği güçlendirmek, iç cepheyi tahkim etmek için yeni bir dönemin kapılarının aralandığını dile getiren Güler, "40 yılı aşkın süredir ülkemizin huzurunu ve güvenliğini tehdit eden terör belasından kurtulmak, milletimizin önüne konulan engelleri ortadan kaldırmak ve evlatlarımızın geleceğini teminat altına almak için 'Terörsüz Türkiye' hedefine doğru kararlı bir yürüyüş içindeyiz." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyoner liderliğinde ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin güçlü desteğiyle başlatılan tarihi sürecin, kardeşliği pekiştirme, milleti güvenli ve müreffeh dolu yarınlara ulaştırma iradesinin en açık göstergesi olduğunu vurgulayan Güler, şunları söyledi:
"Bu süreçte atılacak tüm adımlar şehitlerimizin aziz hatırasına asla leke düşürmeyecek, gazilerimizin onuruna, asaletine ve verdikleri emeklere zarar vermeyecektir. Zira terörle mücadelede elde ettiğimiz başarılarda ve 'Terörsüz Türkiye' hedefimize doğru ilerlememizde en büyük pay başta aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz ile onların fedakar ailelerine aittir. Bu yüzden şehit ve gazilerimizin kıymetli hatırasına sahip çıkıyor, başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız olmak üzere devletimizin tüm kurumlarıyla eş güdüm içinde şehit ve gazilerimizin emaneti değerli aileleri ile kahraman gazilerimizin yanında olmayı sürdürüyoruz. Yegane amacımız şehit ve gazilerimizin mirasını korumak, onların emsalsiz gayretleriyle elde edilen huzur iklimini kalıcı kılmak, böylelikle çocuklarımızın barış ve refah ortamında büyüdüğü bir geleceği inşa etmektir."
Terör örgütünün "Türkiye'den tamamen çekilme kararını" önemli bir adım olarak nitelendiren Güler, bu durumun sürecin işlerliği ve hızlanması adına memnuniyet verici olduğunu söyledi.
Sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve devam etmesi için PKK ve iltisaklı tüm grupların fesih kararı kapsamında başta Suriye olmak üzere bulundukları tüm bölgelerde tüm terör faaliyetlerine son vermesi gerektiğini, terör örgütünün koşulsuz olarak silahlarını teslim etmesi gerektiğini ifade eden Güler, şöyle konuştu:
"Başta PKK/PYD/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına ve farklı adlar altında faaliyet yürütmesine izin vermeyeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Yakın zamanda taraflar arasında ABD'de yapılan görüşme ve koordinasyonlarda Suriye ve SDG arasındaki entegrasyon sürecinin de hızlı bir şekilde tamamlanmasını bekliyor, halihazırda sahadaki gelişmeleri yakından takip ediyor, her zamanki hassasiyetimizle tüm tedbirlerimizi alıyoruz. Bu çerçevede komşumuz Suriye ile yakın bir diyalog halindeyiz. Terörle mücadele konusunda komşumuz Irak ve Bölgesel Yönetim ile de son dönemde tesis ettiğimiz iş birliğini yakın bir koordinasyon içerisinde sürdürüyoruz. Sonuç olarak 'Terörsüz Türkiye' hedeflerimize ulaşmaya yönelik gayretlerimiz sürerken, terörle mücadelemiz ülkemizin güvenliği, bölgemizin huzur ve istikrarı için tavizsiz bir şekilde devam etmektedir."
"Ada'da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yol..."
Mavi ve gök vatandaki hak ve menfaatlerin korunması için de her türlü çabayı gösterdiklerini belirten Güler, Ege ve Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri millî çıkarlar doğrultusunda etkin şekilde yaptıklarını bildirdi.
Yunanistan ile sorunların çözümünü, mevcut olumlu diyalog ortamının geliştirilmesini ve Ege Denizi'nin barış ile istikrar bölgesi olmasını arzuladıklarını ifade eden Güler, "Yunanistan tarafından bölgede tek taraflı yürütülmeye çalışılan her türlü projeye ve teşebbüse karşı da uluslararası hukuk çerçevesinde diplomatik girişimlerde bulunuyor, mütekabiliyet kapsamında gerekli her türlü tedbiri kararlılıkla uyguluyoruz." dedi.
Ege ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan veya haklarını gasbetme niyeti taşıyan hiçbir projenin gerçekleşemeyeceğini vurgulayan Güler, şunları kaydetti:
"Kıbrıslı kardeşlerimizin hak ve menfaatlerini savunmaya devam ediyoruz. Şu bir gerçek ki Ada'da adil ve kalıcı çözüm için tek çıkar yol, Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabulüdür. Bunların yanı sıra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bölge içinden ve dışından ülkelerle askerî ve siyasi ilişkilerini geliştirme ve silahlanma hevesi gerginliği artıracak ve istikrara zarar verecek mahiyette ilerlemektedir. Dolayısıyla bu çabalara karşı proaktif savunma ve güvenlik politikamız doğrultusunda gerekli tedbirleri alırken her koşulda Kıbrıslı kardeşlerimizin yanında olduğumuzu da bir kez daha hatırlatmak isterim."
Türkiye'nin pek çok coğrafyada uluslararası güvenlik, barış ve istikrara önemli katkılar sunduğunu belirten Güler, "Bu kapsamda en başta can kardeşimiz Azerbaycan ile ikili ilişkilerimizi daha da derinleştiriyoruz. Nitekim Azerbaycan'ın Silahlı Kuvvetlerinin yeniden yapılandırılması kapsamında eğitim, yardım ve danışmanlık faaliyetlerimiz ile savunma sanayii iş birliğinde büyük gelişmeler kaydettik, kaydediyoruz." dedi.
Barışın tesisi kapsamında Azerbaycan ve Ermenistan arasında ABD'de kayda geçirilen iradeden duydukları memnuniyeti ifade eden Güler, "Kapsamlı bir barış metninin de bir an önce imzalanmasını temenni ediyoruz." diye konuştu.
Güler, Suriye'nin egemenliğine, birlik ve beraberliğine olan destek çerçevesinde ülkenin yeniden inşası ve imarı ile Suriyelilerin geri dönüşlerinin sağlanması, uluslararası arenadaki kısıtlılıkların kaldırılması gibi pek çok başlıkta desteklerin devam edeceğini belirterek, Suriye ile imzalanan Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası kapsamında, başta terörle mücadele olmak üzere Suriye ordusunun savunma ve güvenlik kapasitesinin geliştirilmesi, modernizasyonu, teşkilatlanması ile personelinin eğitilmesine katkılarda bulunduklarını anlattı.
"Üzerimize düşen sorumluluklara hazır olduğumuzu vurguluyoruz"
Katar, Bosna Hersek ve Kosova ile NATO kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin bilgi veren Güler, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle Karadeniz'deki gelişmeleri yakından takip ettiklerini vurguladı.
Türkiye'nin hak ve menfaatleri doğrultusunda Montrö dahil tüm tedbirleri kararlılıkla uyguladıklarını, Karadeniz'deki savaştan kaynaklı mayın tehdidine çözüm üretmek ve seyir emniyetini idame etmek maksadıyla "Mayın Karşı Tedbirler Harekatı"nı icra ettiklerini bildiren Güler, "Geçen yıl Romanya ve Bulgaristan ile birlikte oluşturduğumuz Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu da çalışmalarına başarıyla devam etmektedir. Karadeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülkelerden biri olarak bölgede istikrar ve güvenliğin yeniden tesis edilmesi için Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde çok yönlü girişimlerimizi sürdürmekteyiz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin ilk andan itibaren İsrail'in Filistin halkına uyguladığı işgal, ilhak ve imha politikasının son bulması için uluslararası toplumu sorumluluk almaya davet ettiğini, geçen ay da Türkiye'nin yoğun çaba ve aktif katkısıyla İsrail ile Filistin arasında ateşkese varıldığını hatırlatan Güler, şu açıklamalarda bulundu:
"Özellikle belirtmeliyim ki Gazze'deki ateşkesin sürdürülmesi ve ilgili planın uygulanabilirliği sahada ve masada adil güvence mekanizmalarının etkinlik ve kararlılığı ile İsrail'in ateşkese eksiksiz riayet etmesine bağlıdır. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Gazze Barış Kurulu'nun kurulması ve Uluslararası İstikrar Gücünün görev yapmasına dair tasarının kabul edilmesini önemli buluyoruz. Türkiye olarak tarihi misyonumuz çerçevesinde ihtiyaç duyulabilecek her konuda üzerimize düşen sorumluluklara hazır olduğumuzu vurguluyoruz."
Personel konusuna büyük önem verdiklerini, yeni personel teminini mevzuatlara uygun ve objektif kriterlerle gerçekleştirdiklerini belirten Güler, "Görevde olan ve emekli personelimizin yaşamlarını daha iyi şartlarda sürdürebilmeleri için özlük haklarına dair çalışmalar, ülkemizin imkan ve şartları ile çağdaş uygulamalar dikkate alınarak yapılmakta, gerekli teklifler ilgili makamlara sürekli iletilmektedir." diye konuştu.
Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, "Terörle mücadele ağırlıklı yapıdan yapay zekâ destekli harp sistemleriyle güçlendirilmiş yüksek teknoloji merkezli bir yapıya geçerek Mehmetçiğin omuzlarındaki cephe yükünü azaltmayı hedefliyoruz." dedi.
Güler, FETÖ ile mücadelenin hukuk çerçevesinde, ilgili kurumlarla yakın koordinasyon halinde, elde edilen bilgi ve belgelere göre yürütüldüğünü belirtti.
Bu kapsamdaki çalışmalara ilişkin bilgi veren Güler, "15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden itibaren FETÖ iltisakı nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizden toplam 24 bin 2 şahıs ihraç edilmiş, ayrıca 2 bin 225 şahsın rütbesi geri alınmıştır. Ayrıca Bakanlığımızda ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizde suç işleyen, maiyetine kötü davranan veya disiplinsizlik yapan hiç kimseye müsamaha gösterilmemekte, gerekli ceza işlemleri ivedilikle uygulanmaktadır." diye konuştu.
Türkiye'nin İHA, SİHA, hava savunma sistemi, savaş gemisi ve denizaltı geliştirebilen sayılı ülkelerden biri olduğuna dikkati çeken Güler, seri üretimine başlanan yerli ve millî yeni nesil ana muharebe tankı Altay'ın da ilk tesliminin yapıldığını hatırlattı.
Bakanlık bünyesindeki askerî fabrika ve tersanelerin imkan ve kabiliyetlerini geliştirdiklerini ifade eden Güler, "Millî uçak gemimizin üretilmesi için doğrudan Bakanlığımız ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız ile Savunma Sanayii Başkanlığımızın sorumluluğunda faaliyetlere başlanmıştır. Bu birimlerimizin yanı sıra savunma sanayisinde kritik projeleri başarıyla yürüten, alt inisiyatiflerimiz MKE ve ASFAT'ımızın kapasite ve gelişimlerini daha da artırmak için büyük çaba gösteriyoruz." dedi.
Güler, savunma sanayisindeki önemli gündem maddelerinden birinin yerli ve millî savaş uçakları olduğunu belirterek, "KAAN, Hürjet ve Kızılelma ile ilgili dost ve müttefik ülkelerden yoğun talep gelmektedir. Eurofighter tedariki kapsamında ise Birleşik Krallık ile geçtiğimiz ay 20 yeni uçak ile ekipman ve muhtelif mühimmatın tedarik edilmesine dair sözleşme imzalanmıştır. Ayrıca Katar ve Umman envanterinde bulunan Eurofighter uçaklarının temin çalışmaları devam etmektedir. F-16 ve F-35 tedarikiyle ilgili çalışmalar da sürdürülmektedir." bilgisini verdi.
TSK'yı son teknolojik gelişmeler doğrultusunda sahadaki harekat kabiliyetine katkı sağlayacak şekilde sürekli geliştirdiklerini dile getiren Güler, "Yapay zekâ ve siber alanlardaki baş döndürücü gelişmelere hızlıca adapte olmak maksadıyla bilgi ve iletişim teknolojilerimizi modernize ediyor, siber vatanımızı korumak, tehditleri caydırmak ve alanda üstünlük kurmak için siber gücümüzü sürekli artırıyoruz." ifadesini kullandı.
Avrupa'nın savunma mimarisi
Güler, Avrupa'da savunma harcamalarının ciddi artışın gerçek muharebe kapasitesine aynı hızla yansımadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Bugün birçok Avrupa başkentinde açıkça ifade edilen soru şudur: 'Tehdit artık yakındır, ancak bu tehdide karşı koyabilecek gerçek bir ordu yapımız var mı?' Bu sorunun cevabı Avrupa'nın savunma mimarisinde başta personel yetersizliği ve donanımsal eksiklikler olmak üzere stratejik bir kırılma yaşandığını göstermektedir. Gerçek şu ki personel eksikliği yalnızca bir sayı problemi değil, aynı zamanda disiplin, tecrübe, muharebe devamlılığı ve komuta kontrol kültürünün aşınması anlamına da gelmektedir. Avrupa'daki bu tabloya karşı Türkiye ise çevresindeki çatışma alanlarının sürekliliği ve çeşitliliği nedeniyle stratejik kültürünü saha tecrübesiyle besleyen nadir ülkelerden biridir."
Güler, TSK'nın, Avrupa ordularının aksine hazır olma seviyesini sürekli artıran bir güç durumunda olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Komando tugaylarımızın teçhizatı, elektro-optik sistemler, modern nişangahlar, veri aktarım ağları ve yeni nesil hafif silahlarla yenilenmektedir. Yine kara unsurlarımızda yüksek zırh koruması, hareket kabiliyeti ve ateş gücü artırılmaktadır. Hava savunma mimarisinde ise kısa, orta ve uzun menzilli sistemleri kapsayan entegre bir hava savunma ağı güçlendirilmektedir. Çok katmanlı hava savunma sistemimiz Çelik Kubbe eş zamanlı tehditler karşısında kahraman ordumuza, gök vatanımızı her irtifa ve menzilde kesintisiz koruma kabiliyeti sağlayarak ülkemize, mutlak savunma üstünlüğü kazandıracak bir güvenlik şemsiyesi olacaktır. İnsansız hava, kara ve deniz sistemlerinin birlikte çalışabilirliğini sağlayacak, ortak komuta kontrol yazılımları da geliştirilmektedir. Aynı şekilde siber güvenlik, elektronik harp ve uzay tabanlı iletişim kabiliyetlerimiz de genişletilmektedir. Özellikle vurgulamak isterim ki terörle mücadele ağırlıklı yapıdan yapay zekâ destekli harp sistemleriyle güçlendirilmiş yüksek teknoloji merkezli bir yapıya geçerek Mehmetçiğin omuzlarındaki cephe yükünü azaltmayı hedefliyoruz. Bu konseptle sadece bugünün muharebe sahasını değil, geleceğin belirsiz tehdit ortamını öngören, buna karşı anında karar üreten ve sürece yön veren stratejik bir üstünlük seviyesine ulaşmak için gayret gösteriyoruz."
Güçlü ve hazır bir ordunun, barışın sigortası ve milletin de güvencesi olduğunu belirten Güler, ordunun sahip olduğu yüksek askerî kapasitesiyle ülkenin güvenliğini sağlarken bölgesel istikrarın temel aktörlerinden biri olmayı da sürdüreceğini ifade etti.
Güler, yakın coğrafya başta olmak üzere, dünya genelinde meydana gelen çatışma ve gerginliklerin TSK'nın stratejik bir vizyonla kendini sürekli yenilemesini ve değişen harp ortamına en hızlı şekilde ayak uydurmasını zorunlu kıldığını belirtti.
Güler, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçe görüşmelerinin ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Güvenliğin bedelinin yalnızca rakamlarla değil, vatan evlatlarının canı, emeği ve fedakarlığıyla ödendiğine vurgu yapan Güler, "Bu bağlamda kamuoyunda hassasiyet oluşturan İskenderun'da şehit olan 2 evladımızdan, mağarada şehit düşen 12 kahramanımıza kadar bütün olaylar operasyonel, idari ve teknik boyutlarıyla tek tek incelenmiş, hiçbir ayrıntı görmezden gelinmemiştir." diye konuştu.
Güler, Bakanlık, Kuvvet Komutanlıkları ve ilgili tüm kurumların oluşabilecek zafiyet alanlarını tespit ettiğini belirterek, "İskenderun Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığında 2 Mehmetçiğimizin şehit olduğu olaya dair araştırma süreci büyük bir hassasiyette yürütülmüş, kastı, kusuru veya ihmali tespit edilen alay ve tabur komutanları dahil 4 personelin Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilmiş, 8 personele kusur derecelerine göre çeşitli disiplin cezaları verilmiştir. Adli süreç de İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından yürütülmektedir." ifadelerini kullandı.
Her bir şehidin isim isim, aile aile takip ettikleri emanet, hem milletin vicdanına hem de tarihe vermek zorunda oldukları bir sorumluluk olarak değerlendiren Güler, personelini görev esnasında kaybeden her komutanın geride kalanlara bir manevi miras olacak şehadet mertebesinin verilmesi için gerekli tüm işlemleri titizlikle kayıt altına aldığını söyledi.
Ölüm veya yaralanma ile sonuçlanan her olayla ilgili adli ve idari soruşturma açıldığını belirten Güler, olayın en ince ayrıntısına kadar araştırılarak sorumluluğu tespit edilenler hakkında gerekli işlemlerin yapıldığını bildirdi.
Özellikle intihar vakalarına ilişkin TSK'de uzun yıllardan beri uygulanan yöntemlerin olduğunu aktaran Güler, şunları söyledi:
"İntihar vakası tespit edildiği andan itibaren derhal ailesine haber veriyoruz. Ailesi, 'gelmek istemiyorum' dese dahi biz bütün masraflarını karşılayarak aileyi birliğe getiriyoruz. Orada bir salonu kendilerine tahsis ediyoruz. Şehidimizin bütün arkadaşları, hepsi oraya seçiliyor, kendileri girmek isteyenlerin hepsi oraya giriyor. Hiçbir subay, astsubay, rütbeli olmadan onlar orada kendileriyle oturuyor, dertleşiyor. En sonunda kapıyı açıyorlar, 'Evet ben buna razı oldum ya da hayır ben razı değilim kardeşim, mahkeme devam etsin' diyor. Kendisi zaten demese de mahkeme devam ediyor. Ama aile mutlaka olayın tamamını en yakın arkadaşlarından dinliyor. Yani bu kağıt üzerinde kalan bir prosedür değil, uygulamada taviz vermediğimiz bir ilkedir. Mutlak suretle her intihar vakasında uygulanmaktadır."
Güler, komisyondaki milletvekillerinin, "Genelkurmay Başkanı'nın adını kimsenin bilmediğine" ilişkin eleştirisi üzerine, "Bence sayın vekillerim eğer gerçekten böyleyse bundan da memnuniyet duymamız lazım. İşte 'ordu siyasallaştı' diyorsunuz ya. Siyasallaşmadığının görüntüsü de budur diyorum. Yani bugün sizler eğer Genelkurmay Başkanı'nın ismini bilmiyorsanız çok iyi bir gelişme bu." yanıtını verdi.
Millî Savunma Üniversitesinin (MSÜ) yapısına ilişkin soruları da yanıtlayan Güler, MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu'nun en zor dönemde görevi üstlendiğini ve gece gündüz çalıştığını söyledi.
Harp Okullarında dekanların sadece akademik eğitimden sorumlu olduğunu, onun dışındaki tüm faaliyetlerin tümgeneral ve tümamiral rütbesindeki Harp Okulu Komutanları tarafından yürütüldüğünü anlatan Güler, MSÜ'de şu anda 753 asker, 529 sivil olmak üzere 1282 akademik personelin görev yaptığını aktardı.
Uzman çavuşlarla ilgili sorulara da değinen Güler, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yer alan her uzman çavuşun 55 yaşına kadar görevine devam etme hakkı olduğunu, daha önce ayrılmak isterse bunun kendi talebi doğrultusunda gerçekleştiğini ifade etti.
Bakan Güler, sözleşmeli erlerin maaşının 46 bin lira olduğunu, 7 yıl çalıştıktan sonra ayrılabildiklerini ve 7'nci yılını tamamlayıp ayrılmak isteyen her sözleşmeli ere 1 milyon 486 bin lira ikramiye verildiğini söyledi.
Yaklaşık 3 yıldır nitelikli personellerden sözleşmeli er ve erbaşlardan uzman çavuş, uzman çavuş rütbesinde olanların astsubay, astsubay rütbesinde olanların ise teğmen rütbesine yükseltildiğini belirten Güler, "Bu çerçevede 2023 yılında 2 bin 364 sözleşmeli erbaş ve erimizi uzman çavuş yapmışız. 2024'te 4 bin 788 sözleşmeli eri uzman çavuş yapmışız. 2025'te de şu anda onların faaliyetleri devam ediyor, sınavı geçenlerin hepsini uzman çavuş yapacağız." diye konuştu.
Askerî sağlık sistemine ilişkin sorular üzerine Güler, "Askerî hastanelerin açılması için çok yoğun bir çalışma var. Özellikle tabip ihtiyacımızı karşılamak için GATA'daki üniversitede 744 öğrencimiz okuyor. Bu sene 147 tabibimiz mezun oldu ve bunların hepsini kıtalarımıza gönderdik." dedi.
Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askerî kargo uçağı
11 Kasım'da Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen ve içerisindeki 20 askerin şehit olduğu C-130 tipi askerî kargo uçağına ilişkin soruları yanıtlayan Güler, "13 ABD'den direkt aldığımız, 6 da Suudi Arabistan'dan aldığımız olmak üzere toplam 19 C-130 uçağımız var." diye konuştu.
Havacılıkta "eski uçak", "yeni uçak" diye bir şeyin olmadığını vurgulayan Güler, "Yani bugün ben 2025 model parçayı takıyorsam, motoru koyuyorsam üstüne uçak 2025 tarihli. Böyle bir şey bu. Çünkü çok ince ve çok zor ve çok ağır bakımlardan geçiyorlar. Yani eski uçak diye bir uçağımız yok bizim." ifadelerini kullandı.
Güler, uçaklarda 30-40 yıl sonrasında kaza riskinin arttığına ilişkin iddia üzerine de "Görmek isteyen arkadaşlarımız varsa bizim bakım merkezlerini gezdirebiliriz. Böyle bir riski olsa kabul eder miyiz? Böyle bir şey olabilir mi? Ben biniyorum, kendim biniyorum. Birisi 'C-130'a hiç bindin mi' diye sordu. Hayatımız onlarda geçti" yanıtını verdi.
Bahse konu uçakların dünyanın en emniyetli uçakları olduğunu ifade eden Güler, bu uçakların toprak yol dahil hepsine inip kalkma özelliğinin bulunduğunu söyledi.
C-130 uçağının 70 ülkede kullanıldığını ifade eden Güler, söz konusu uçaklardan 2011 ve 2012 yıllarında Suudi Arabistan'dan 6 adet alındığını belirtti. Bu uçaklara hemen hemen bütün teknik aksamlarının değiştirilmesine yönelik TUSAŞ tarafından geliştirilen Erciyes projesinin uygulandığını dile getiren Güler, "6 tane uçağımız, düşen de dahil hepsine Erciyes projesi uygulandı." dedi.
Düşen uçaktaki pilotlardan birinci pilotun 6 bin 209 saat, ikinci pilotun ise 2 bin 312 saat uçuş deneyimine sahip olduğunu aktaran Güler, "Uçağın normal yükle kalkış kapasitesi 20,2 ton, yolcu hariç. O gün uçağa yüklenen toplam yük 5,7 ton." diye konuştu.
Düşen uçağın kara kutularının bulunarak üzerinde çalışmaların devam ettiğini söyleyen Güler, "TUSAŞ şu anda çalışıyor. Geçen hafta kendileriyle görüştük. 2 aylık bir süreye ihtiyacımız var dediler. Açıklanırsa biz de hepsini açıklayacağız." ifadesini kullandı.
"Tahkikat titizlikle yürütülüyor"
Pençe-Kilit Harekat bölgesi 852 rakımlı tepede bulunan mağaradaki arama/tarama faaliyeti sırasında 12 askerin şehit olmasına ilişin sorular üzerine Güler, söz konusu harekatın başlarında şehit olan 3 askerden 2'sinin cenazesinin bulunarak ailelerine teslim edildiğini, Üsteğmen Melih Bozkurt'un cenazesinin ise aranmaya devam edildiğini belirtti.
Bir teröristin ifadesindeki Bozkurt'un cenazesinin kapatılan bir mağarada olduğu bilgisi üzerine oradaki komutanlığın söz konusu bölgede çalışma yaptığını anlatan Güler, 5 gün boyunca keşif köpeğiyle mağarada arama yapıldığını, sonrasında ise mağaraya giriş yapıldığını söyledi.
Güler, ilk olarak mağaraya giren 10 kişilik gruptan 6 askerin, daha sonra yardım istenmesi üzerine diğer askerlerin şehit olduğunu belirterek, olaya ilişkin tahkikatın titizlikle yürütüldüğünü vurguladı.
Komisyonda yapılan görüşmelerin ardından Millî Savunma Bakanlığının 2026 yılı bütçe, kesin hesap ve Sayıştay raporlarının yanı sıra Akaryakıt İkmal ve NATO Pol Tesisleri İşletme Başkanlığının Sayıştay raporu kabul edildi.
Sözlerinin sonunda, iki hafta önce Gürcistan'daki uçak kazasında şehit olan 20 askere Allah'tan rahmet dileyen Güler, "Tüm aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle yad ederken tedavisi devam eden gazilerimize acil şifalar diliyor, gazilerimize, şehit ve gazilerimizin kıymetli ailelerine saygı ve şükranlarımı sunuyorum." dedi


















